"Latin Amerika ve Karayipler’deki sağcı saldırı, sola Marti’nin fikirleriyle uyumlu bir “karşı-plan” geliştirmeyi dayatıyor"
Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin, partinin resmi yayın organı olan Granma’da Yisell Rodriguez Milan imzasıyla yayınladığı ve Latin Amerika’da yeni sömürgecilik döneminin güncellenen metotlarıyla sürdürülen bağımsızlık savaşlarına ilişkin kimi değerlendirmeler ile önerilerin sıralandığı makalenin Türkçe çevirisi, Yolculuk gazetesi tarafından yayınlandı..
Makale, başta Venezuela olmak üzere, Arjantin ve Brezilya gibi, ABD emperyalizminin çeşitli araç ve yöntemlerle saldırılarını yoğunlaştırdığı ülkeleri takip eden okuyuculara, vakti çoktan gelmiş adımların atılması gerektiğini ve karşı-devrime karşı yeni bir mücadele çizgisinin ortaya konması gerektiğini belirtiyor ve mücadelenin geleceğine ilişkin ‘kıta çapında’ kimi ipuçları veriyor.
Latin Amerika solunun karşılaştığı zorluklar
Latin Amerika ve Karayipler’deki sağcı saldırı, sola Marti’nin fikirleriyle uyumlu bir “karşı-plan” geliştirmeyi dayatıyor
Latin Amerika ve Karayipler’deki sol güçler, bölgede işler halde olup siyasal istikrarsızlık yaratma ve mevcut ilerici hükümetler ile eski seçilmiş liderleri itibarsızlaştırma stratejilerinde kullanılan ABD tarafından teşvik ve finanse edilen sağcı saldırıyla yüzleşmek için seferber durumda.
Siyasi liderler, entelektüeller ve toplumsal hareketlerin temsilcileri, [sağcı] güçlerin son birkaç yıl içerisindeki gelişiminin olumsuz korelasyonunu değerlendirmekte, eylem planları çizmekte ve ilerici aday Andres Manuel Lopez Obrador’un Meksika’daki zaferini olumlu bir gösterge olarak kabul etmekteler.
“Fırtına geldi çattı ve 90’ların sonunda açılan pencereyi kapattı… Şimdi sorulan soru, özellikle Brezilya solu için, bu pencere nasıl geri açılacak” diye yazdı nasıl ilerleneceğine ilişkin yakın vakitli denemesinde Brezilya İşçi Partisi üyesi ve Federal Üniversite’de Uluslararası İlişkiler profesörü Valter Pomar.
Onun düşüncesine göre sol, sağ ile mücadele edebilmek için seçimlerde sağlam adaylar göstermeli ancak bu [yaklaşım], sola yöntemlerini değiştirmeyi ve işçi sınıfı içerisinde kaybedilen alanları tazelemeyi dayatan, ayrıca da yasa yapıcılar ile hükümet liderlerinin stratejik ‘yararlılıklarının’ siyasi perspektifler ile kurumsal ortamın dışındaki organizasyonların seviyesiyle birlikte yükseliş ve düşüş göstermeye başladığı [vakitten] beri yeterli değil.
Latin Amerika’da “Tahayül edilen sol için mesele, mevcut planın ekonominin Uberizasyonu olduğu yerde ekonomik alanda kapitalizme alternatifler inşa etmek,, devletin ilerici kazanım anlamında parçalanması ihtiyacı ortaya çıkana dek hepten deregülasyon, ancak her şeyden önce kültürel alanda alternatiflerin örgütlenmesi, kapitalist hegemonya ile kültürel (ve medya) alanda başa çıkarak, sahte orta sınıf hayallerin baştan çıkardığı tüketici vatandaşlar değil bir halk yaratmak.” diye yazıyor siyasi analist Katu Arkonada, teleSUR blog’da.
Benzer şekilde yazar, gazeteci, sosyolojist, üniversite profesörü ve siyasi analist Olmedo Beluche, Rebelion’da şöyle yazdı.
“Ulusal bankacılık ve finans sistemi kamulaştırılmadan, dış ticarette devlet kontrolü olmadan, ve önemli sanayi sektörleri kamulaştırılmadan yani hakiki sosyalist önlemler olmadan Latin Amerika hükümetleri genel olarak burjuvazinin/emperyalizmin, ve de Venezuela örneğinde tekrar ve tekrar görüldüğü gibi ekonomik sabotajın merhametine kalmış durumda olacaklar.”
Ona göre bu çelişki, solun sınırlarını ve onun ABD tarafından desteklenen ulus içindeki sağcı güçlerin saldırısına yanıt verme konusundaki zorluklarına ek olarak, burjuva kuruluşların formalitelerini uysalca kabul eden liderlerin reformist davranışlarını açıklıyor.
Analistlerin çoğunluğu, kıtadaki ilerici döngünün krize girdiğine, ama sona ermediğine katılıyor. Her ne kadar bazı halkçı hükümetler seçimler yoluyla (Arjantin) ya da yarı-legal hukuki manevralarla (Brezilya) iktidardan düşmüşse de ilerici dönemin dönüşümcü sert çekirdeği yıkılmadı: Nikaragua ve Küba Devrimi’nin eşlik ettiği Bolivya ve Venezuela.
“Nikaragua ve Küba ile birlikte uzun vadede kapitalist ilişkilerin ötesine gitmeyi teklif eden bu iki proje [Venezuela ve Bolivya], ayakları üstünde duruyor, zamanımızın stratejik savaşının bu süreçleri korumak olduğunu gösteriyorlar.” geçtiğimiz Ağustos’ta Havana’da düzenlenen 24. Sao Paulo Forumu toplantısında [açıkça ortaya konduğu gibi].
Bölgenin siyasi güçlerinin bu bir araya gelişinde, sol tarafından kazanılan hükümet pozisyonlarının takviye edilmesi ve halk gücünün inşa edilmesi düşüncesi ekseninde tekliflerde bulunuldu. Siyasi bilince sahip halklar, her daim Amerika’da sağın dönüşünün antidotu oldu.
Soldan Stratejiler
-Sistematik ve yaratıcı şekilde, şu ya da bu nedenle geri düşüşler yaşamış ama aynı zamanda bunlara dayanmakta olan halkçı hükümetlerin ekonomik, toplumsal ve siyasal kazanımlarını duyurmak.
-Her sürecin tarihi, siyasi ve ideolojik kısıtlamaları üzerine yapıcı ve açık tartışmaları güçlendirmek.
-Toplumsal tabanın örgütlenmesi, bilinçlendirmesi ve siyasi katılımı için post-yeni sömürgeci dönüşüme uygun daha verimli mekanizmaları aramak.
-Yurtsever ve ulusal konumlanışlara sahip halk hareketleriyle hükümetteki siyasi partiler arasındaki ilişkilerin onarılması, uzlaşı inşasında demokratik işleyişi garanti eden bir devlet ihtiyacı üzerine olumlu bir konum alınması.
-Toplumun; talepleri, çıkarları ya da devrimci/ilerici değişimleri paylaşan veya paylaşması olası çeşitli kesimleri arasında uzlaşılar sağlamak.
-Porto Riko’nun bağımsızlık davasının, sömürgecilik karşıtı mücadelenin savunulması gereken bir sembolü olacak şekilde kuvvetlendirilmesi.
-Halkın ve ulusal çoğunlukların her ülkede siyasi süreçlere katılımını aktif şekilde inşa etmek.
-Toplumsal hareketler içerisindeki kurtuluşçu çabaların ve anti-kapitalist düşüncelerin teşvik edilmesi ve onlara tayin edici desteğin verilmesi.
-Marti’nin ‘Bizim Amerikamız’ (*) dediği şeyin entegrasyonu için çabaları teşvik etmek.
-Mümkün olan tüm uluslararası alanlarda, ABD’nin ülkelerimiz üzerindeki egemenliğini ve domine ediciliğini azaltacak girişimleri olabildiğince ve yaşamsal olarak desteklemek.
(*) Küba’nın ve Latin Amerika’nın açık işgal karşıtı bağımsızlık mücadelesinin erken döneminin sembol ismi ve önderlerinden Jose Marti’nin 5 Mart 1892 tarihinde El Partido Liberal’de yayınlanan siyasal analiz ve mücadele rehberi niteliğindeki makalesinin başlığı. ‘Bizim Amerikamız’, J. Marti tarafından bu makale içerisinde dile getirilen fikirleri ve stratejik bağımsızlıkçılık çizgisini ifade eder.
Kaynak: Yolculuk gazetesi