Ressam,yazar Ziya Buyuk ve Kudret Köksal , bugün Kadıköy’de Dostluk ve Kültür Derneği’nde kitaplarını imzalayacak.
Bugün Kadıköy, Yoğurtçu Parkı karşısında bulunan DKDER lokalinde saat 14.00 ile 17.00 saatleri arasında okurlarıyla buluşacak.
Gazeteci-Yazar Hüseyin Akyol, Ressam-Yazar Ziya Buyuk tarafından yazılan Matbaa kitabı için yazdığı bir yazıda şunları dile getirimektedir:
TKP (B), 1980 yılı başlarında 1. Kongresi'ni, 1980 yaz aylarında ise 1. Konferansı'nı topladı ve 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası'nın gelmekte olduğunu tespit etti. Ancak kendini gelen faşist cuntaya göre, yeniden uyarlasa da, 1981 yılı sonbaharından itibaren kendisine yönelik operasyonlardan kurtulamadı. Nitekim başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Çukurova olmak üzere birçok kez operasyona maruz kaldı. Buna rağmen, partinin Merkez Komitesi tamamen yok edilemedi. Nitekim parti, 1986 yılının Kasım ayında 2. Kongresi'ni, 1989 yılının Kasım ayında ise 3. Kongresi'ni topladı. Tüm bu yıllarda, parti illegal çalışma kurallarını çok sıkı uygulamasını bildiği gibi, parti faaliyetinin sürekliliğinin işareti olan merkez yayın organını basıp, üyelerine iletmesini aksatmadan başarmıştı. Türkiye Komünist Partisi’ne (Birlik) yönelik polis operasyonlarının en büyük hedefi, yurt dışında basıldığı söylenen parti yayınlarının nereden ve nasıl Türkiye'ye getirildiğini ortaya çıkarmaktı. Partiye çok ciddi darbeler indiriliyor ama parti yayınlarının kaynağı bir türlü bulunamıyordu. İşte bu kitap, söz konusu parti yayınlarının nerede, nasıl basıldığını ve parti üyelerine nasıl ulaştırılabildiğini anlatıyor.
İzan Yayıncılık tarafından yayınlanan ve polisiye roman tadındaki bu tarihsel anlatımı çok seveceğinizi umuyorum. Ülkemizin sosyalist bir anlayışla yönetilmesi uğrunda yaşamını yitiren, cezaevlerine düşen ve dönemin askeri faşist cuntası koşullarında parti çalışmalarını sürdürebilenlere bir saygı geçidi olan bu kitabı okumanızı öneriyorum.
Kudret Köksal ZİNDANDA DOĞUM’ adındaki kitabı için şunları söylüyor:
“Geçmişi anlamayan geleceği inşa edemez. Savrulur durur da dalgalarda, küreksiz boş bir sandal misali, hedefine bir türlü ulaşamaz.
Maalesef 12 Eylül Faşist Cunta dönemini yaşamamış olanlar ve özellikle genç arkadaşlarım, geçmişe pek vakıf değiller.
X-Y kuşağından Z kuşağına kuşak kuşak geziyorlar ama, 68 kuşağını 78 kuşağını ve yaşananları pek bilmiyorlar maalesef.
Bu durum çok da anormal değil tabii.
Çünkü12 Eylül Faşizmi'nin temel hedefi politize olmuş gençliği depolitize etmekti ve bunu da başardılar.
Politik bir gençlikten, alfabetik bir gençlik oluşturdular.
Öyle de olsa biz ısrarla geçmişi anlatmaya devam etmeliyiz ve edeceğiz.
Etmeliyiz ve edeceğiz ki, biz başaramamış olsak bile, onlar güzel ve aydınlık günleri inşa edebilmeyi başarabilsinler.
Kitabı okuyan genç kardeşlerimin hemen hepsinin tepkisi şöyle oldu: "Bu kadarını tahmin etmiyorduk."
Oysa o kadarından kadarına neler yaşandı bu ülkede neler!
Diyar-ı Bekir zindanlarında insan dışkısı yedirildi esirlere...
Çöp bidonlarında insan cesetleri bulundu.
Konuya 12 Eylül Mamak zindanlarında yazılmış hikâyelerle girdim.
Bu hikâyeler takdir edersiniz ki çok olumsuz koşullarda yazıldı
Çünkü kağıt-kalem, gazete yasakları çok uzun süre hüküm sürdü.
Baskı ve işkence neyse ama, düşünsel yasaklar gerçekten tahammülü güç bir durumdu.
Ancak yine de mektuplar ve mektuplaşma, idarenin görüşçü tepkilerinden çekinmesi neticesinde, çok özel durumlar dışında yasaklanamadı.
Keza zihinlerde oluşanlar ise hiçbir şekilde engellenemedi.
Zihinsel üretimler çoğu zaman mektuplarla; görüşlerde şifahen ve şifreli anlatımlarla dışarı çıkartıldı.
Dışarıda düzenlenip kağıtlara aktarıldı.
Kalem- kağıt yasağı olmadığı durumlarda ve yazılanların sakıncasız bulunduğu durumlarda ise 'Görülmüştür' damgasıyla yakınlarımıza ulaştı.
Nokta ve virgüllerine dahi dokunulmadı.
Aradan 35-40 yıl gibi bir zaman geçmiş.
Zaman eskiyor dostlar.
Ancak baskı ve zulüm eskimiyor..
Tersine yenilenerek ve çeşitlenerek devam ediyor.
Lütfen şunu unutmayınız ki, bu hikâyelerin yazıldığı yer, çiçeklere bakıp koklayarak, hayaller aleminde kalem oynattığınız bir papatya tarlası değildi.
Ama idam mangalarının sürekli kalemlerinizi kırdıkları bir yargıçlar arenasıydı.
Bir kan deryasıydı .
Bir zulüm mağarasıydı.
Bir ölüm tarlasıydı.
Ben Kudret Köksal
12 Eylül Döneminde esir düşmüş ve onbinlercesi gibi Mamak Zindanlarına atılmış eski bir TKP-B'li.
Tanıyan tanır
Bilen bilir
Gerisi laf'ı güzaf
Sevgiyle